Altınoluk’ta
tatildeyken,yolda karşılayıp uğurlayacaktım Dünya turuna çıkan “Demir Atlı
Adam”ı. Fakat çeşitli sebeplerden dolayı Gürkan abinin çıkışı 9 Eylül 2012
tarihine ertelenmiş. Bununla ilgili
haberleri de Murat abiden (Murat Yumrutaş) alıyorum. 8 Eylül 2012’de
açıköğretim sınavım vardı ve sınav çıkışında otobüs beklerken bir bisikletli
gidiyordu.Baktım bu bizim Barış,Barış Bulduk. Hemen yarın ki planı ona da
anlattım. Yüksüz şekilde Gürkan abiyi uğurlayıp,Eskişehir’e basacaktık.Gece
Eskişehir’e varıp,orada tüm gün gezdikten sonra otobüsle Ankara’ya
dönecektik.Yüksüz gitmemizin nedeni Gürkan abiydi.Çok sağlam bastığını
duymuştum.Bir yandan üstündeki 70-75 kg yükle nasıl basabilir ki diye
düşünürken,bir yandan da ya basarsa ve ben yetişemezsem diye
düşünüyordum. Barış’ın 9 Eylül’de de sınavı vardı ve sınav çıkışı bize
yetişecekti.
9 Eylül saat 09:00 sularında ben ve birkaç
kişi meclisin önüne gelmişiz ve Gürkan abiyi bekliyoruz.Meğerse Gürkan abi de
diğer mecliste bekliyormuş. Haberi alınca hemen onun yanına gittik biz de.
Röportajlar,son
muhabbetler,ailesiyle son bir kare fotoğraf… Dikkatimi çeken bir şey ; annesi
güneş gözlüğünü takmış olsa da ağlamaktan ve/veya uykusuzluktan dolayı gözleri
şişmişti. Yola çıkışımız maalesef saat 10:30’u buluyor.TOBB Üniversitesini
geçerken klasik arabalar da kornalarını çalıp,uğurluyorlar bizi. ODTÜ’ye kadar
grupla giderken ODTÜ’den sonra önden gidip fotoğraf çekmeye başlıyorum.
Ümitköy’ü
geçerken arkama bakıyorum ve grubun hızına göre ayarlıyorum kendi hızımı
da.Grup hala arkamda ve ben hızımı koruyorum.Arkadan teker sesi gelince kafamı
çevirmemle Gürkan abiyi görmem bir oluyor ve kendimi sağa atıyorum J Bu Gürkan abi hep böyle yav.Arkana
bakıyosun yok, dakikalar yada saniyeler içinde dibinde beliriyor.Nasıl bir
şeydir ben de anlayamadım valla J
Başkent Üniversite’sini de geçtikten sonra
Tay-Mek’te duruyoruz bütün grupla birlikte. Ufak bir kahvaltı ediyoruz.Bu arada
yan masa kalkınca bizimkiler oturuyo masaya,Funda,Cihan,vs… Garsonlar masayı
toplamadan,önceki müşterinin artık tabağına gömülüyoruz hep beraber ve
tüketiyoruz.Tabakta ne yok ki ; tereyağ,kaymak,içinde arı olan
bal,reçel,yeşillik,vs… J Cihan çay söylüyor ve çayı hazır,şekeri
atılmış,karıştırılmış,hatta yudumlanmış olarak geliyor J Tabi ki yenileniyor çay. İyice
karınlar doyduktan sonra Barış da yetişiyor bize.Artık kalkma vakti geldi,yol
uzun.Son bir hatıra fotoğrafı çekiliyoruz ve pedallar dönmeye başlıyor.
Daha ilk
dakikadan aksilik : Gürkan abinin km saati çalışmıyor.Biraz uğraşılıyor ama
Gürkan abi “Dünya turunda 150 km’nin hesabını yapacak değilim ya J” diyor ve devam ediyoruz. 100 m
kadar ileride ki köprüden dönüyor Ankara grubunun çoğunluğu.Yaklaşık 7-8 kişi
devam ediyoruz.Bu arada meclisten bu yana 2 tane Fransız bisikletçi de
bizlerle.Gürkan abi ile beraber yurt dışında da pedallayacaklarmış.Ve 2.
Aksilik olarak da Ömer’in (Ömer Kovan) lastiği patlıyor. Benzinlikte birkaç dakika duruyoruz
ama Gürkan abinin canı sıkılıyor bu aksiliğe de.Bu arada Barış basmış ve bir
süre kamyon/tırın arkasında rüzgarsız bir biçimde devam etmiş yoluna. Arayıp
yavaşlamasını söylüyorum.
Bizimle devam eden grup da Temelli’ye
yaklaşık 8 km kala Ankara’ya dönüş yoluna giriyor ve 5 kişi kalıyoruz.Temelli
çıkışında 06 plakalı çakal kasa bir Bmw korna çalarak geçiyor ve biraz önümüzde duruyor.Ankara’dan
Temelli’ye kadar gelmiş adam,Gürkan abiyi uğurlamak için.
Biraz daha
devam ediyoruz yola,arkamıza bakıyoruz Gürkan abi yok.Bekliyoruz ama hala yok.
Gürkan abinin gecikme nedenini gelince kendisinden dinliyoruz. Yolda bir araba
yine önüne geçip duruyor.Arabanın içinde ki aile tatilden dönüyormuş ve internetten bakıp Gürkan abinin yerini
bulmuşlar ve konuşmuşlar.Peşi sıra da destekler,başarı dilekleri… Temelli’yi de
geçtikten sonra Hakan abi ve yanında ki arkadaşımız ayrılıyorlar.Hakan abi ve
Gürkan abi ayrılma noktasında bizi uyarıyorlar “Gece yol almayın,bu güzergahın
yolları iyi değil,kalın bir yerde” diye ama kafaya koymuşuz bir kere ya
Eskişehir’e gideceğiz. Hakan abi ve diğer arkadaşı da uğurladıktan sonra
kalıyoruz 3 kişi. Gürkan abi,ben ve Barış.Yolumuza devam ediyoruz ve geçen sene
Ankara-Eskişehir turunda ilk günün sonunda çadır attığım benzinlikte
duruyoruz.Orada Gürkan abinin yaptığı karışım ilgimi çekiyor ve aynısını
uyguluyorum.Efenim malzemeler basit : Beypazarı limonlu soda ve su.
- Limon: C vitamini
- Soda: Mineral deposu
- Su: Temel ihtiyaç
Yani gayet mantıklı bir karışım.- Limon: C vitamini
- Soda: Mineral deposu
- Su: Temel ihtiyaç
He bir de
4-5 badem verdi Gürkan abi.Bir de ekleyip “Bu 4-5 badem seni Eskişehir’e kadar
götürür” dedi. “Abi neden daha fazla almayalım?” dediğimde cevap gecikmiyor
“Vücudunun ihtiyacı 4-5 tane bademdir Sinan,fazlasını vücut dışarı atar.”
diyor.Orada bir hatıra fotoğrafı çekildikten sonra pedallamaya devam ediyoruz.
Beni asıl korkutan yokuş Sakarya Topçu
Kışlası’nın önünden başlayan ve 3-4 km devam eden yokuştu.Bu arada Gürkan abi
yavaşlayıp,geriledi.Hem de yokuş aşağı inerken.Biz bastık ve yokuş sonunda ki
tabela önünde fotoğraf çekmek için durduk.Fotoğrafı çekip arkamıza baktık ki
adam yetişmiş bize.
Uzunca ve
zaman zaman da işkence gibi geçen yolların ardından 140 km sonunda Sivrihisar’a varıyoruz.Öncü
olarak ben TŞOF’a (Türkiye Şöförler Odası Federasyonu) giriyorum ve onların da
gelmesi 2-3 dakikayı buluyor.Oturuyoruz akşam yemeğine. Fiyatlar tabi ki bize
biraz tuzlu geliyor.Ben 12 TL ile kurtulurken, Barış 24 TL ile kazığın alasını
yiyor. Bir de
zeki insan,banka kartı dururken nakit parasını vermiş. Yemek bitişi son bir
kare fotoğraf çekiliyoruz. İkinci bir kare fotoğraf belki de 7 sene sonra
çekilebilecek. O an hüzünle doluyor içim. Ayrılığın hüznü ayrıdır, karşında ki
kim olursa olsun. Ben o gün Gürkan abiden sadece yol ve beslenme şekli
öğrenmedim, ben o gün Gürkan abiden kişilik de karşında ki insana davranışının
nasıl olması gerektiğini de öğrendim.Teşekkürler Gürkan abicim...
Ankara’ya
dönüş vakti geliyor.Yoldayken de haber almıştık, burada bir ekip Gürkan abiyi
ve bizi karşılayacaktı ama ortalarda kimsecikler yok hala. Ben de dönüş parası
var ama Barış’ta yok. Barış “Her yerde İş Bankası vardır” diyor ama benim ona
cevabım “Ulen 10 bin nüfuslu ilçede olmayabilir” oluyor. Nihayetinde de olmadığını
öğreniyoruz.
Sivrihisar ilçesi dağın yamacına kurulu
olduğu için, şehir merkezine gitmek için de eğimi tırmanmak durumundayız. Bu
arada Barış 2 bisikletlinin aşağıya doğru gittiğini söyledi ama ben
göremedim,zaten dönüp bakmak için de vaktimiz yoktu. Bir yandan bankamatik, bir
yandan internet kafe arıyoruz. Teknoloji ve Barış’ın kardeşi sağolsun işlem
hallediliyor. Ve Barış’ın da artık nakit parası oluyor. Akşam hava karardığı
için ve saat de 20:30’u geçtiğinden anayoldan bile zor otobüs geçtiğini
biliyorum. Bu yüzden acele etmesini söylüyorum Barış’a. Ama Beyzade’m hala kız
misali yavaş,yavaş,yavaş… Yoldan tek tük geçen otobüslerin her birine el
hareketi ile (yanlış anlaşılmasın, durma işareti yapıyoruz J) durmalarını söylüyoruz,ama kimsenin
durduğu yok. Otobüslerin girdiği dinlenme tesisine gidiyoruz. İlk firmanın
bagajları tıka basa dolu ve Erzincan’a gidiyor. 2. firma ise Afyon’da bulunan
Öz Dila Termal Tesis’ine ait otobüs. Kişi başı 10 TL ödeyip, canımız olan
bisikletlerimizi de bagaja yüklüyoruz. Bagaj boş. Artık Ankara’ya kadar
dinlenme vakti. Tabi canım sen öyle sanmaya devam et. Bir ben bir şey
söylüyorum,bir Barış bir şey söylüyor. Bir de bir eleman eklendi muhabbete.Tabi
ki devremülk satmaya çalışıyor J Bizim saf da hemen adres,telefonunu verdi J
Akköprü’ye geldik ve iniş zamanı geldi.
Bisikletleri indirdik ve arkadan birisi “Gençler size Kızılay mı sponsor?”
dedi. (Çünkü üstümüzde Kızılay’a kan verdiğimiz zaman, bize Kızılay’ın verdiği
reflektörlü yelek vardı). “Gençler ben sponsor olayım size” deyince Hüseyin abi, ben de “Zor o işler abicim. Turda bir aksilik çıkar da dönülmek zorunda
kalınır, o zaman sizin zararınızı karşılamak durumunda kalırız, o kadar da
zengin değiliz zaten J Sözleşme falan da olunca uzun ve zahmetli bir iştir o”
diyorum. O da “Yok ben sözleşme falan yapmayacağım. Eşya yada nakit olarak
destek vereceğim” diyor. Bu da bizim kafamıza yatıyor ve saniyeler içinde
düşünüp kartıvizitini alıyoruz.(Kendisi bazı kişi ve kuruluşların basın
danışmanıdır). Ve mutluluk içinde oradan ayrılıyoruz.
İşte bu şanstır. Hem de büyük bir şanstır.
Bu da Gürkan abinin uğurudur. 7 yıl boyunca görüşemeyeceğimiz için yaptığı son bir kıyaktır J
Gürkan abicim şunu bilmelisin ki seni daha
ilk günden özledi, hala da özlüyorum. Sanırım seni daha fazla tanımamam hem
şans hem de şanssızlık. Tanısam daha fazla özlerdim ve hüzünlenirdim. İyi
pedallar… Yolun daima açık olsun. 7 yıl sonra görüşmek dileğiyle J
Not:
Eskişehir’e neden mi gidemedik ? Hakan abi ve Gürkan abinin uyarıları, Barış’ın
kararsızlığı ve evimde çıkan kombi ile alakalı ciddi bir sıkıntıdan dolayı. Ama
baharda tekrar deneyebiliriz J
No comments:
Post a Comment