Sonra ki gün Bornova tarafında ki sanayiye beni
bırakıyor.Çünkü orada misafirhane var ve ben de orada kalmak istiyorum.Evet
misafirhane var ama “eğitim verildiği için doluymuş!”.Diğer kurumların da
misafirhanelerine bakıyorum ama hepsi doluymuş :@ Pedallayıp Kordon’a
ulaşmalıydım.Sanayi bölgesinde yine yolları bilmeyenlere denk
geliyorum.Tabelalar deseniz 1 kez Konak tabelasından sonra diğer ayrımların hiç
birinde Konak tabelasını göremedim. Neyse ki fuar alanının bir kapısında bisikletçiye
rastlıyorum.Hep derim :”Bisikletçinin tek dostu yine bir bisikletçidir” diye J Güzel
bir yol tarifi aldıktan sonra Kordon’u buluyorum ve önce sağ tarafa doğru
gidiyorum. Hep yol ayrımlarında sağ tarafı seçmem tamamen tesadüfi bir
olay.Herhangi bir ideoloji içermiyor J Önce sağa,Kordon’un sonuna
kadar gidiyorum,sonra tekrar geriye Pasaport’a kadar geliyorum. Burası da İzmir sanayi bölgesinde ki iğrenç görüntü :(
İzmir’de
ki göstermelik olduğunu düşündüğüm bisiklet sevgisinden bahsetmek isterim.
Bisikleti İzmir’de ki yetkililer o kadar çok seviyor ki :
- Foça-İzmir metro ring otobüsünde bisiklet yasak !
- İzmir metrosunda bisiklet yasak !- Kordon’da ki bisiklet yolu bisikleti mahvediyor !
- Bisiklet yolunun sonları için rampa koyulmamış !
- Özellikle Pasaport’tan sonra deniz kenarından gittiğiniz için çok şiddetli bir rüzgara karşı pedallamak durumunda kalıyorsunuz.
Pasaport yakınlarında bir dönercide öğle yemeğimi yerken İzmir’li bisikletçi arkadaşım Berkcan Şimşek’le haberleşiyorum ama gelemeyeceğini söylüyor maalesef. Konak’ta belli bir fiyatın altında ki otelleri tavsiye etmiyor J Ama üniversitede KYK’da (Kredi ve Yurtlar Kurumu) kalmanın avantajı burada çıkıyor.Bisiklet yolunu takip edip İnciraltı’nda ki KYK’da kalabileceğimi söylüyor.Deniz kenarından devam ediyorum ama yol 2’ye ayrılıyor. İşte bundan bahsetmemişti Berkcan J Bu sefer solu tercih ediyorum maalesef yanlış yola sapmış bulunuyorum.Saptığım yol çevre yoluymuş.Neyse ki o yoldan da İnciraltı’na çıkış varmış. Çınar ağaçlarıyla dolu olan yolu bitirince karşıma ufak bir meydan ve müze çıkıyor.Müze askeriyeye ait ve 1 savaş gemisi ile 1 denizaltıdan oluşuyor.Tablodan ücretlere bakınca müzenin askeriyeye ait olmadığını düşünüyorum.Fotoğraf makinesi sokmak ücretli,fotoğraf çekmek ayrıca ücretli,kamera için de aynı şeyler söz konusu ve hiç mi hiç uygun fiyatlar yok!
İnciraltı yurdunu buluyorum ama güvenlik
görevlileri yurdun yarın dolacağını söyleyip geri çeviriyor.Halden anlayan
başka bir görevli bulup konuşuyorum,durumu anlatıyorum.Bu arada Kırıkkale yurdu
ile de görüşmeye çalışıyorum.Halden anlayan güvenlik görevlisi ile nöbetçi
memurla görüşmeye gidiyorum.Nöbetçi memur Nazife hanım sağolsun izin veriyor ve
“Vur dedik öldürdüler,1 öğrenciden ne olacak ki…” diyor.Şimdi İnciraltı yurdunu
da anlatmadan olmaz J Büyük,uzun çam ağaçları ve diğer ağaçların
arasında kalan yurt bloklarının her odasında balkon var.Yurdun dışına çıkınca
gidiş-dönüş bir yol var ve bu yolu geçtiğinizde yurda bağlı sosyal tesislere
giriyorsunuz.Sosyal tesisin de önü alabildiğine Ege Denizi.Orada bulunduğum
süre içerisinde düşündüm,dedim herhalde ben burada olsam okuyamazdım,ders
çalışamazdım J Akşam
kaldığım odada 5-6 kişi daha kalıyordu ve Arapça konuşuyorlardı. Güvenlik
görevlisi de sağolsun bisikletimi giriş katında bulunan odamın içine kadar
soktu. Ben teklif etmeden bunu kendisinin düşünmüş ve teklif etmiş olması da
ayrı bir güzellik. Onunla da ufak bir muhabbet ettik ve soyumuzun aynı olduğunu
öğrendik. Bornova’nın yarısı da bizdenmiş J Hemen yurdun yanında ki
Özdilek Avm’ye dalıyorum ve aburcuburları kapıyorum. Bir yandan da bir gün
sonrası için konserve mısır ve enerji de vermesi için çikolata alıyorum. Biraz bunları tıkındıktan sonra bugünün de yatma vakti geliyor ki yarın Çeşme'de olabiliyim. Bunlar da İnciraltı Yurdundan kareler...
No comments:
Post a Comment