Monday, February 11, 2013

Çadırda kalamadığım Çanakkale-Çeşme Turu :) (4.Gün)


   Sonra ki gün Bornova tarafında ki sanayiye beni bırakıyor.Çünkü orada misafirhane var ve ben de orada kalmak istiyorum.Evet misafirhane var ama “eğitim verildiği için doluymuş!”.Diğer kurumların da misafirhanelerine bakıyorum ama hepsi doluymuş :@ Pedallayıp Kordon’a ulaşmalıydım.Sanayi bölgesinde yine yolları bilmeyenlere denk geliyorum.Tabelalar deseniz 1 kez Konak tabelasından sonra diğer ayrımların hiç birinde Konak tabelasını göremedim. Neyse ki fuar alanının bir kapısında bisikletçiye rastlıyorum.Hep derim :”Bisikletçinin tek dostu yine bir bisikletçidir” diye J Güzel bir yol tarifi aldıktan sonra Kordon’u buluyorum ve önce sağ tarafa doğru gidiyorum. Hep yol ayrımlarında sağ tarafı seçmem tamamen tesadüfi bir olay.Herhangi bir ideoloji içermiyor J Önce sağa,Kordon’un sonuna kadar gidiyorum,sonra tekrar geriye Pasaport’a kadar geliyorum. Burası da İzmir sanayi bölgesinde ki iğrenç görüntü :(













   İzmir’de ki göstermelik olduğunu düşündüğüm bisiklet sevgisinden bahsetmek isterim. Bisikleti İzmir’de ki yetkililer o kadar çok seviyor ki :
- Foça-İzmir metro ring otobüsünde bisiklet yasak !
- İzmir metrosunda bisiklet yasak !
- Kordon’da ki bisiklet yolu bisikleti mahvediyor !
- Bisiklet yolunun sonları için rampa koyulmamış !
- Özellikle Pasaport’tan sonra deniz kenarından gittiğiniz için çok şiddetli bir rüzgara karşı pedallamak durumunda kalıyorsunuz.

   Pasaport yakınlarında bir dönercide öğle yemeğimi yerken İzmir’li bisikletçi arkadaşım Berkcan Şimşek’le haberleşiyorum ama gelemeyeceğini söylüyor maalesef. Konak’ta belli bir fiyatın altında ki otelleri tavsiye etmiyor J Ama üniversitede KYK’da (Kredi ve Yurtlar Kurumu) kalmanın avantajı burada çıkıyor.Bisiklet yolunu takip edip İnciraltı’nda ki KYK’da kalabileceğimi söylüyor.Deniz kenarından devam ediyorum ama yol 2’ye ayrılıyor. İşte bundan bahsetmemişti Berkcan J Bu sefer solu tercih ediyorum maalesef yanlış yola sapmış bulunuyorum.Saptığım yol çevre yoluymuş.Neyse ki o yoldan da İnciraltı’na çıkış varmış. Çınar ağaçlarıyla dolu olan yolu bitirince karşıma ufak bir meydan ve müze çıkıyor.Müze askeriyeye ait ve 1 savaş gemisi ile 1 denizaltıdan oluşuyor.Tablodan ücretlere bakınca müzenin askeriyeye ait olmadığını düşünüyorum.Fotoğraf makinesi sokmak ücretli,fotoğraf çekmek ayrıca ücretli,kamera için de aynı şeyler söz konusu ve hiç mi hiç uygun fiyatlar yok!






   İnciraltı yurdunu buluyorum ama güvenlik görevlileri yurdun yarın dolacağını söyleyip geri çeviriyor.Halden anlayan başka bir görevli bulup konuşuyorum,durumu anlatıyorum.Bu arada Kırıkkale yurdu ile de görüşmeye çalışıyorum.Halden anlayan güvenlik görevlisi ile nöbetçi memurla görüşmeye gidiyorum.Nöbetçi memur Nazife hanım sağolsun izin veriyor ve “Vur dedik öldürdüler,1 öğrenciden ne olacak ki…” diyor.Şimdi İnciraltı yurdunu da anlatmadan olmaz J Büyük,uzun çam ağaçları ve diğer ağaçların arasında kalan yurt bloklarının her odasında balkon var.Yurdun dışına çıkınca gidiş-dönüş bir yol var ve bu yolu geçtiğinizde yurda bağlı sosyal tesislere giriyorsunuz.Sosyal tesisin de önü alabildiğine Ege Denizi.Orada bulunduğum süre içerisinde düşündüm,dedim herhalde ben burada olsam okuyamazdım,ders çalışamazdım J Akşam kaldığım odada 5-6 kişi daha kalıyordu ve Arapça konuşuyorlardı. Güvenlik görevlisi de sağolsun bisikletimi giriş katında bulunan odamın içine kadar soktu. Ben teklif etmeden bunu kendisinin düşünmüş ve teklif etmiş olması da ayrı bir güzellik. Onunla da ufak bir muhabbet ettik ve soyumuzun aynı olduğunu öğrendik. Bornova’nın yarısı da bizdenmiş J Hemen yurdun yanında ki Özdilek Avm’ye dalıyorum ve aburcuburları kapıyorum. Bir yandan da bir gün sonrası için konserve mısır ve enerji de vermesi için çikolata alıyorum. Biraz bunları tıkındıktan sonra bugünün de yatma vakti geliyor ki yarın Çeşme'de olabiliyim. Bunlar da İnciraltı Yurdundan kareler...












     


No comments: