Efenim turumuza neden böyle isim verdik dersiniz ? J Hem turda geçtiğimiz yerleri hem
de başımıza gelen en önemli olayı
belirtsin diye bu ismi koyduk J İsmin son
kısmı ben denize ait olup, dönüş yolunda, Aladağlarda ilerlerken grup olarak bu
isimde karar kıldık J
Öncelikle Yeliz ve ben birkaç günlük tur
yapacaktık 26-28 Temmuz arası. Ama karar vermiyorduk neresi olacağına. İlk
etapta; Ankara-Çorum, Ankara-Kayseri, Ankara-Amasra geldi aklımıza. Orada
bulunan Akın (Bozyak) abi bu gittiğimiz rotayı önerdi. Daha önce kendisi de motorla
gitmiş bu rotada. Dedik sen de gel madem, şehir dışında olacakmış kendisi.
Dedik o zaman haftaya yapalım, sen de gel. “Olur J” dedi.
Biz de mecburen 2-3-4 Ağustos’a erteledik turu. Rotayı çıkardık, Bolu dönüşünü
de otobüsle yapacaktık. Sonra Arıcı çiftimize söyledik turu, onları da dahil
ettik ve onlar da araçla gelecekti, Aladağlarda turlayıp, Bolu’dan da araçlarla
dönecektik. Sonrasında olaya Çağrı’yı (Yıldırım) da dahil etmemle, yeğenimin aracı Volswagen
Caddy, kişi sayısı da bisiklet konulacak yer de artmış oldu. Son dakikada da
Engin (Çiftçi) abi dahil oldu olaya ve grup tamamlandı J Toplamda
7 kişi olmuştuk bile. Tura çıkmadan önce Güzin abla ve Vedat abinin (Kankamın J) evinde misafir olduk. Katil kediyle de orada
tanıştım J
Çok şirinmiş gibi gelip, aslan gibi kükreyebilen nadir
kedilerdendir kendisi J Ben de o
akşam üstüne oturuyodum az kalsın yanlışlıkla J Daha bi
uyuz oldu kedi de bana haliyle. Saat yaklaşık 01:00’e kadar muhabbet, sohbet
ediyoruz ve Güzin abla yatırıyor bizi, malum tur başlıyo yarın sabah.
1. GÜN
Sabah alarmımızın çalmasıyla uyanıyoruz ve
kapıyı yavaşça açıyorum. Kedi olabilir diye dün geceden uyarılmıştık çünkü J Ve kapıyı azıcık aralamamla kükreme sesini duyuyorum.
Dün gece de gözünü ayırmamış bizim kapımızdan zaten J Hemen toparlanıyoruz, ve yiyeceksiz yola koymuyor
bizi Arıcı çifti. Ekmek, kola, peynir, vs… J Site
çıkışında yanlış yöne saptırıyo Çağrı ve bulamıyo yolu her zaman ki gibi J Ben hallediyorum onu ve Optimum Bisiklet Parkı’nda beklemeye başlıyoruz milleti. Önce Yeliz teyzem geliyor :)
Sonra da Akın abim :)
Tabi bu saatte kimsecikler yok, Ramazan da eklenince
sadece biz varız. Yiyebildiğimiz kadar yiyoruz burada. Yola çıktığımızda, hemen
önümüzde “Aysanti Geçidi” başlıyor. Çıkmasının uzun süreceğini düşündüğüm
yokuşu çabuk tırmanıyoruz ve tabelada bir fotoğraf şart oluyor J
Nefes nefese kalsa da Yeliz bir olay anlatıyor bize ve
güle güle çıkıyoruz geçidi. İnişi güzel tabi ki. Ayaş tabelasını gördüğümüzde
Akın ve Çağrı önden gidiyorlar ve durmamış oluyorlar bu yüzden Yeliz ve ben
fotoğraf çekiliyoruz.
Onlar da bakkalın önünde durmuşlar. 1’er tane soda alıyoruz
ki sıvı kaybını halletmiş olalım J Bu arada 2
soda kapağını selemin üstüne koyuyorum o an. Ve Akın abi uyarıyor “Üstüne
oturursun dikkat et!” diye.
“Yok
abicim kapağın üstüne oturulur mu hiç ?” diyorum. Yola koyuluyoruz ve
Beypazarı’na yakın bi yerde bisikleti durdurup dinleniyoruz. Üstünden indiğim
gibi 2 kapak yere düşüyor J Meğerse
Akın abinin aklına geldiği gibi üstüne oturmuşum kapakların J Bi de Yeliz ordan lafı koyuyor J “Kapakların biri nerede ? Artık üstüne oturup
hissetmediğine göre baya nasır olmuş orası demek ki” J Beypazarı’na girince kendimizi benzinliğe atıyoruz. Bu da Akın abinin benzinli ocağı için :)
Ramazan olduğunu unutup orada dondurma da yiyoruz.
Sonrasında aklımıza gelince pişman olduk tabi ama iş işten geçmişti artık.
Beypazarı’na da uğrayıp gerekli yiyecekleri tedarik ediyoruz. Ve artık sırada
“Dost” var. İnözü Vadisi’nde ki bu yeri bizim Batı Ankara Bisiklet
bulmuş daha öncesinde. Biz de oraya gidiyoruz. Yolda haber aldık ve Arıcı çifti
de yola çıkmıştı, onlar da oraya gelecekti. Vardığımızda Karşılıyor bizi Ahmet
abi, Dost’un sahibi. Daha öncesinde oraya gidecektim fakat iptal olmuştu.
(Gittiğimizde: “Sizden birileri de gelecekti ama iptal ettiler,gelmediler”
demesi ve bunu söyleme tarzı hoşuma gitmiyor, “Arayan bendim, iptal oldu”
diyorum) Orada Semaverde çay geliyor ve aldığımız kavunu kesip yiyoruz.
Yukarıda ki Tutkuyu da paketi açılmamış bi şekilde yolda buluyoruz. Önce şüphe ediyoruz ama sonra bir güzel mideye indiriyoruz :) Bizim tosuncuğumuz olan yeğenim Çağrı da bunları
tükettikten sonra biraz kestiriyor. Bir süre geçtikten sonra Arıcı çifti de
geliyor yanımıza. Onlarla da 1 saat kadar süre geçirdikten sonra pedallamaya
başlıyoruz. Çünkü hedefimiz Karagöl ve buradan yaklaşık 30 km. Düşünüyoruz ve 30 km.’yi 3 saatte alırız
diyoruz ama durum pek de öyle olmuyor. Beypazarı Soda fabrikasından sonra bir
süre düz gidiyoruz ama yokuşlar öyle bir başlıyor ki düz yolları arar hale
geliyoruz. Vay arkadaş sürekli tırmanıyoruz, nereye çıkıyoruz böyle ? L Yokuşların ardı arkası kesilmeyince duruyoruz bir
yerde ve ben yanımda getirdiğim cevizli sucuğu çıkarıp veriyorum herkese. Ben
de ekmek arasına koyuyorum. Şekeri dengelenmiş oluyor böylece. Şerbetli tatlılarda da güzel oluyor bu yöntem
bilginize… J
Yaklaşık 15 dk. kadar yokuş çıktıktan sonra güzel bi
iniş bizi bekliyor. İniyoruz ama bir yandan da bu kadar inişin bir de çıkışı
vardır diye düşünüyoruz ve yanılmıyoruz zaten. Karagöl ayrımına kadar olan
yokuş bizleri bekliyor. Karagöl ayrımında 10 km. yazısını görünce seviniyoruz
tabi ki J
Ayrıca ilk kez böyle bir yol ayrımı tabelası gördüm :)
Tabelada da bitmiyor yokuş ve 1650 m. rakımı görmeden
duruyoruz düz bir yerde. Burada durunca her yerin yeşil olduğu dağ sıralarını
görmek “Yokuşlara değdi bea” dedirtiyor insana J Arıcı
çifti biraz önce geçmişti bizi ve müsait bir yerde durmuş bizleri
bekliyorlardı. Limonata, baklava, börek. Maşallah her bi şeyimiz vardı sağolsunlar
J Bu arada da Engin abiye veriyoruz siparişleri :)
Çok oyalanmadan pedallıyoruz ve 1650 m.’de aralarında
10 dk. kadar oynayan 2 geçitten geçiyoruz. Bu garip geliyor bana. Çünkü araları
kısa ve aynı yükseklikte, fakat farklı isimleri var. Bu geçitlerden sonra Karagöl’e kadar güzel
bir iniş bizleri bekliyor J Karagöl öncesinde başka bir göl daha var ve burası
Karagöl’den çok daha güzel aslında. Burası: UşakGöl (Tabelada da bitişik yazılıyor)
Birer fotoğraf çekilip yola devam ediyoruz.
Evet karşıda ki dağlara tırmanış yapacağız :)
Güzel bir iniş dedim ya, hızlı hızlı iniyoruz ve bir
anda tabelayı görünce durmak zor oluyor. Biraz ileride durup geriye doğru
pedallıyorum.
Karagöl’e girip biraz dinlendikten sonra, Yeliz,
Akın ve Çağrı gölü turluyor. Karagöl'den manzaralar :)
Geldiklerinde eşyaları indiriyoruz ama arada parkın
görevlisi kişi başı 10-20 TL para istemiş. Sinirleniyoruz ve eşyaları parkın
karşısında bulunan alana taşıyoruz tek tek. Bu arada Vedat abi sakin ama Güzin
abla hızını alamayıp görevlinin yanına gidiyor. “Gelelim mi abla” diyorum,
“Gelmeyin” deyip dönüp gidiyor. Kısa bir süre sonra yüksek sesler gelince oraya
gidiyoruz Çağrı’yla ama Güzin abla arabayla dönmüş bile. Kalan eşyaları da
getiriyoruz Çağrı ve ben. Kısa bir süre sonra adam da elinde kağıtlarla
geliyor. Bizim için kağıt getirmiyor adam, kendisi için getiriyor. Güzin abla
oradayken “Resmi belge göster bana, seni şikayet edicem, attıracam işten” gibi laflar söyleyince,
tutuşmuş adamın etekleri J Güzin
abla da kağıtlara bakıyor ve “Bunlar helvacı kağıdı, bana resmi evraklar getir”
diyor ama adam bir daha gelmiyor yanımıza J Adama
baktığın zaman gariban biri belli ama bu ona acımak için yeterli sebep değil.
Sonucunu düşünmeden bizi, oraya gelenleri kazıklamaya kalkıyorsa bunun da
sonucuna katlanır. Ormanın içinde olduğumuz için çalı çırpı bulmakta
zorlanmıyoruz. Kamp ateşini de yakıyoruz, ohhhh keyfimize diyecek yok J
Bunu da görünce dikkatimi çekti ve çekme kararı aldım :)
Engin abi de gelmek üzere. Onu yolda fenerle beklerken
bir araba durup geri geliyor. Süren daha 20 yaşında yoktur. “Yardıma ihtiyaç
var mı?” diye soruyor. Ben de “Arkadaşımızı bekliyoruz sağolasın” diyorum ve
gidiyor. Etraf zifiri karanlık ve biz 4 kişi yolda bekliyoruz. Buna rağmen
durup bize yardım etmek istemesine şaşırıyoruz. Biraz daha durunca Engin abiyi
görüyoruz. Araba durunca stop ediyor.
Bunun üzerine “Buraya kadar iyi gelmişsin abi” diye takılıyorum J Yemek sonrasında dondurmamız bile oluyor. Sağolsun
Engin abi Magnum Mini almış herkese. Kampta bile Magnum yiyoruz, vay bee J Ve altında yattığımız ağaç :)
Ve gün bitmeden Akın abi şovunu yapıyor :)
Gece ateş
başında sadece ben yatıyorum. Çadırı kurmaya hem üşendim, hem de yıldızlara
bakarak uyumanın tadı ayrı güzel oluyor… Gece, kampta ki köpeğin havlama sesi
yavaş yavaş bana yaklaşmıştı ve ben de hiç başımı tulumdan çıkarmamıştım.
Birazcık koklayıp gitmişti...
No comments:
Post a Comment