Kırıkkale Üniversitesi
Bisiklet Topluluğu olarak bir tur düzenleyecektik. Uzun yol olduğu için de bunu
ben ve M.Talha Alper gerçekleştirecektik. Tur rotamız:
Kırıkkale-Kayseri-Nevşehir-Kırşehir-Kırıkkale olacaktı. Bu rota için de 25
Nisan 2013 Perşembe günü ders çıkışında yola koyulup, 22 Nisan 2013 Pazartesi
günü Kaman üzerinden gelip ders başlamadan okula yetişecektim J Tur bitirdik bi de derse yetişmesi kaldı… J Neyse efenim bunun için Kırşehir’de ki ekiple bi
görüşeyim dedim. Önce Serkan Altuk’la ve Kırşehir’de ki Ahi Evran Bisiklet
Topluluğu ile görüştüm. Ama onlar da o tarihte bir tur düzenliyorlarmış. Bi
düşündüm madem çakışıyo turlar, e o zaman ortak bir güzergah belirleyelim.
Hemen ayrıntıları topluluğun başkanı Ersin’den aldım ve rotamızı değiştirdim.
Artık rotamız: Kırıkkale-Kırşehir-Nevşehir olmuştu. Yola çıkmadan önce ki akşam
KYK’nın kantininde fişlerimizi harcayalım dedik ve cebimizden kuruş para
çıkmadan 24.40 TL’lik harcama yaptık J (Bisküvi, meyve suyu, cezerye, su)
25 Nisan’da
saat: 12:30 gibi pedallar dönmeye başladı. Bu arada 1 gün öncesinde ilk spd yi
takmıştım ve alışma kısmını uzun yolda tadacaktım J Kırıkkale çıkışına doğru Kızılırmak’ın çok güzel bir manzarasının
olduğu yerde Talha fotoğraf çekelim dedi. O an ben de fren yaptım ama
spd olduğunu unutmuştum J haliyle
yere devrilmeye az kalmıştı ki ayağımı çıkarmayı başardım. . Güzelce çekildik
fotoğrafları ve yola devam. Keskin’e gelmeden ilginç bir tabela karşılıyor
bizi: “Bir sonra ki dinlenme tesisi 100 km. sonra” J
Keskin’e kadar daha önce 2 kez
gitmiştim ve 23 km’lik bir çıkış olduğunu biliyordum. Sonrasında inişlerin
olduğunu da o çevrede ki insanlardan öğrenmiştik. (Her zaman olduğu gibi yanlış
tarifler tur boyunca yakamızı bırakmadı) Keskin’e kadar çıkmışken iyi bi yemek
çekelim dedik ve daldık daha önceden de geldiğim lokantaya. Ama maalesef sulu
yemekler tükenmiş. Karşısında ki lokantaya daldık ve kuru-pilav yiyip,
çorbamızı içtik. (Aslında bu kadar yemek yemememiz gerekli ama dayanamadık
napalım J)
Keskin’i bitirdiğimizde kaç km olduğunu saymadık ama oldukça uzun bir süre
dümdüz, kaymak gibi bir yolda ilerledik.
Bu kadar düz gittiysen seni
üzecek elbet bir şey vardır yolun sonunda. Ve çok geçmeden yokuşla beraber
eğim tabelasını görüyoruz. ( 2 km ve %6
eğim J)
Talha’ya kimler gaz verdiyse
basıp çıkmaya başlıyor ve ben onun epeyce gerisinde kalıyorum. Tam ona
yetişeceğim sırada o da duruyor. Yol kenarında ki köpeği gösteriyor. Köpek yol
tabelasının gölgesine sığınmış ama büyük olduğu için tamamen gölgede değil. Biz
durunca hareket ediyor hafifçe ve arka 2 ayağını kullanamadığını, kendini
sürüklediğini ve ayağının istem dışı hareket ettiğini görüyoruz. Talha hemen su
şişesini kesiyor ve köpeğe yaklaşıyor. Ben dikkatli olmasını söylüyorum çünkü
büyük bir köpek ve daha önce bilmediğin bir köpek. Talha köpeğe yaklaşınca
köpek önce havlıyor 1 kere. Talha onu sakinleştirip suyu yavaşça koyuyor önüne
ve 1 adım geri çekiliyor. Köpek öylesine susamış ki… Talha bu sefer matarasında
ki suyu da ona veriyor. En yakın köy oradan 6 km uzakta. Bisiklette ki yüklerle
de taşıma imkanımız olmayınca mecburen kaderine terk ediyoruz köpeği. Zaten
ölmesi de çok uzak görünmüyordu.
Artık hava kararmaya yakın ve yaklaşık 73 km. yol gelmişiz, dinlenme vakti gelmiş yani. Bir benzinlikte duruyoruz ve dinleniyoruz. Bu arada üstümüze uzunları çekiyoruz ama vücut yandığı için biraz acı verici oluyor bu iş. Bi etrafa baktım ve kalan yolu düşündüm, 40 km’yi. Geldiğimiz yokuşlar gibisi ileride de varsa bu ilk günden bitirir bizi, ayrıca hava da karanlık olacak ve bilmediğimiz bir yol. Böyle olunca da benzinlikte çalışan kişiden (2.patronmuş kendisi J) izin aldım çadır kurmak için. Çadırımızı kurduk. Yeri gelmişken söyleyeyim, kalacağım çadırım benim değildi. Bizim yurdun kırtasiyesinde çalışan Duran abi de kamp yapmaya meraklı bir insandır. Sağolsun malzemesini esirgemez benden. Çadırı da o verdi. Burdan bir kez daha teşekkür ediyorum kendisine.
Çadırı kurarken de Kırşehir
ekibinden Eray’la görüşüyorum ve durumu anlatıp yarın sabah geleceğimizi
söylüyorum. Çadırı kurup malzemeleri bisikletten indirdik ve yemek yeme zamanı
geldi artık. Hava da biraz esince ben üşümeye başlıyorum. Yanımda önce ki turda
Kulu’da ki Bim’den aldığım Barbunya Pilaki var. Ocağı yakıp onu ısıtıyorum ve
Talha’yı çağırıyorum, beraber kaşıklayalım diyorum ama Talha pek sıcak bakmıyor
bu işe. Kendisi inatla abur cuburla besleneceğini söylüyor. Bak diyorum, birden
bire yamulur kalırsın yolda, böyle beslenilmez yollarda. Ama kime diyorum… Ben
yemeği bitiriyorum ve çadırıma giriyorum. Çadırın içinde de kamp ocağını bir
süre yaktıktan sonra hemen uyku tulumuma giriyorum ve 5 dk. sonra ısınmış
oluyorum J (Bu
tulum varken ben her yere giderim bea J)
Akpınar’dan kalkmak için
saatimizi sabahın körüne kurmuyoruz. Bu arada bir ufak misafirimiz oluyor ve
Talha da onu kekle besliyor J
Çıkışımız 09:30’u buluyor ve 2 saat olmadan Kırşehir’e varıyoruz.
Hemen karnımızı doyuralım
diyorum ve Ersin bizi polis evi’ne götürüyor. Burası halka açık bir yermiş ve
fiyatları da makulmuş. E biz de öğrenci olduğumuz için dalıyoruz hemen içeriye.
Hizmet biraz ağır işlese de yine de beğeniyoruz yemekleri J
Böyle meydanları severim, insana huzur verir. Malesef Kırıkkale'de de böyle bir meydan görmedim ben, o yüzden zaman kaybetmeden çekiyorum hemen bir fotoğraf.
Aşağıda ki fotoğrafta sağ tarafta olan yapı ile ilgili bilgiyi hemen alıyorum arkadaşlardan. Burası, yanlış hatırlamıyorsam, Osmanlı'nın ilk medresesiymiş. İlk kez burada Astroloji çalışmaları, tahminleri yapılmış. Aynı zamanda da Kırşehir'in en eski yapısıymış.
Ersin’e soruyorum:
-Sen nasıl gelcen yarın
ki tura ?
+Sırt çantasıyla.
-Saçmalama olum yaa öyle uzun yol mu gidilir ? Taktır ucuzundan bi bagaj ve ahtapotlarla tuttur çantanı.
Sanırım
tecrübemden dolayı lafıma uyuyor ve gidiyoruz bisikletçiye. Ahibis ve Bidos
buraya geliyormuş. Baktım benim bisiklette de ayaklık kısa geliyor Talha ve ben
ikimiz de birer ayaklık aldık kendimize. Şimdi görünüşü de değişti bisikletin J+Sırt çantasıyla.
-Saçmalama olum yaa öyle uzun yol mu gidilir ? Taktır ucuzundan bi bagaj ve ahtapotlarla tuttur çantanı.
Her turda bisiklete bir
şeyler alıyorum. Denk mi geliyor yoksa alışkanlık mı oldu bilmiyorum. (Daha
önce de Kütahya’dan 1 çift kuru kafa led ışık almıştım) Burada epey bir vakit
geçiriyoruz. Dükkana gelen bir müşteri de memleketlim çıkıyor, Sakarya’lı J
Yarın ki
tur için, yani Kırşehir-Nevşehir turu için ısınma turu yapacakmış Ahibis ekibi.
Biz de katılırız diyoruz. Zaten sabah 40 km yol geldik, biraz daha pedallayalım
diyoruz. Önce yarın ki tura gelecek olan arkadaşları almaya gidiyoruz. 2 kız
arkadaş. Ama daha önce uzun yola çıkmamış olan 2 kız arkadaş. Pek umudum yok
ama dayanabileceklerini söylemişler. Eray vazgeçirmeye çalışmış ama nafile.
Kızların evinin önüne geldiğimizde güneş kremi de dileniyorum onlardan çünkü
kollarımın hali kötü. Çok şükür ki kızlarda varmış. (Kızlarda olmayacağını
düşünmem hata zaten J) Kızaran
kollarım kremi görünce bayram ediyor. Bu arada tanıştırmak lazım ama yakından
fotoğraf çekmedim maalesef. Özlem ve Büşra. Büşra: Eray’ın kız arkadaşı ve
Özlem de Büşra’nın ev arkadaşı. Bisikleti hangi deli alıştırdı bu kızlara
bilmiyorum ama iyi yapmış J
Burada dikkatimi çeken ilginç bir şey oluyor: Herkes her ışıkta bekliyor. Ankara yada başka yerde görmediğim bir şey bu. Bu da bana garip geliyor.
Ersin de:
+ Biz Monopoly oynuyoruz, diyor.
Büşra:
-Siz hala iyi görünüyosunuz,
diyor.
+Nası yani, diyorum.
-O kadar yol geldiniz buraya, deyince gülüyorum ben de. E turcuyum ben kolay kolay yorulur muyum hiç J Ve çıkıyoruz yola. İlk durak Petlas Yurdu oluyor. Kırşehir’in çıkışında ki bu yurdu öncelikle Petlas fabrikası çalışanlarına lojman amacıyla yapmışlar ve bu yüzden bizim kaldığımız yurda göre oldukça güzel imkanlara sahip bir yurt burası. Yurt Müdürü de oldukça babacan ve cana yakındı sağolsun. Hemen oda temin ediyor bizlere. Bizim sayemizde de grubun diğer üyeleri de Kyk’da yemek yiyip karınlarını doyuruyorlar. Hem de nasıl bir yemek yemedir o. J
Yemek
yedikten sonra da eşyalarımızı bırakıp grubu merkeze bırakmak için hareket
ediyoruz. Petlas’tan sonra da yokuş aşağı iyi gittik. Grubu merkeze attıktan
sonra buluşma saatini netleştiriyoruz ve biraz alışveriş yapıyoruz. Alışveriş dönüşünde Kırşehir'de yaşayan Ersin yanlış sokağa çıkarıyor bizi. Ben de anladım ki kaybolma gibi bir sorun var, atladım öne. Yer yön duygumla gidip buldum doğru yolu. Hey gidi Kırşehir'li, daha dün Kırıkkale'den gelen yolcu sayesinde kaybolmadın :)+Nası yani, diyorum.
-O kadar yol geldiniz buraya, deyince gülüyorum ben de. E turcuyum ben kolay kolay yorulur muyum hiç J Ve çıkıyoruz yola. İlk durak Petlas Yurdu oluyor. Kırşehir’in çıkışında ki bu yurdu öncelikle Petlas fabrikası çalışanlarına lojman amacıyla yapmışlar ve bu yüzden bizim kaldığımız yurda göre oldukça güzel imkanlara sahip bir yurt burası. Yurt Müdürü de oldukça babacan ve cana yakındı sağolsun. Hemen oda temin ediyor bizlere. Bizim sayemizde de grubun diğer üyeleri de Kyk’da yemek yiyip karınlarını doyuruyorlar. Hem de nasıl bir yemek yemedir o. J
Yurdumuz yemek konusunda biraz
kısıtlı ve bikaç TL yüksek bizim yurda göre. Yemek yedikten sonra odaya
çekiliyoruz. Birbirimizden ayrılmayalım diye ben uyku tulumunda yatmak
istiyorum. Banyosu odanın içinde olması çok iyi oluyor ve giriyorum hemen
banyoya J Yanık
vücuda ne kadar sıcak su tutulursa, o kadar zorluyorum sınırları. Halıfleks zemini
bulunca oturup uzatıyoruz yatakları. Talha:
- Bu yerde de iyi kağıt oynanır haaa, diyor.Ersin de:
+ Biz Monopoly oynuyoruz, diyor.
No comments:
Post a Comment