Efendim yine çıkma ihtimali
olabilir diye ve Yamaç Paraşütü Tekamül Kursu gelene kadar havadan ve hava
araçlarından kopmamak adına Yelken Kanat Başlangıç Kursu’na başvurumu yaptım
Keskin THK Şubesi’nden. (Kayıt aşamasında ve devamında aldığımız bilgilerden,
yardımlardan ötürü Şube saymanı Adem Urten’e ve
Şube Başkanı Selahattin Kavlak’a bir kez daha teşekkür ederim)
Bu sefer altımda bisikletim de olduğu için
bu yazı hem Yelken Kanat hem de Bisiklet Tur yazısı niteliğinde olacak. Sonuçların
açıklanmasıyla telefonuma sms geliyor ve evet kurs için seçilmişim. Hazırlığı
yapacağım sırada Bisiklet aklıma geliyor. Orada eksikliğini fark etmiştim
bisikletin. Kursun sonrasında Ramazan Bayramı var, neredeyse 5 yıl oldu
memleketimi görmeyeli, Bisikletle geçsem de kurs sonunda da memleketime, Adapazarı’na, devam etsem diyorum. Annemi
arayıp bi izin alıyorum, hemen olumlu bakıyor annem J Bu sefer Bisikletimi hazırlamaya koyuluyorum. Ne olur ne
olmaz diyip 7-25 Temmuz 2014 olan kurs için ben 5 Temmuz’da orada bulunayım
diyorum. Hemen otobüs biletimi alıyorum, her zamanki gibi Kamil amcadan, Kamil
Koç’tan J Bu arada Keskin’e yolum düşüyor ve kurs için gerekli
olan sigortayı orada yaptırmak istiyorum. Ancak kursun yapılacağı yerde
yapıldığını söylüyor Adem abi. (THK’da da yapılmıyor bu sigorta yatırma işi. Kursun
ilk günü Bozuyük’e pedallayıp, banka şubesi’nden yatırmak zorunda kaldım)
Tarihler 5 Temmuz 2014 oluyor ve sabahında
Kpss’m var. Bu yüzden biraz erken kalkıyorum. Bisikleti yüklüyorum ve fark
ediyorum ki bu seferki yüküm her tura çıkışımdaki yükten biraz daha ağır.
(Yaklaşık 40 kg. Çünkü bu sefer bilgisayarım ve tez yazarken yararlanacağım
birkaç kitabım var)
Ve pedallar dönmeye
başlıyor… Her tur başında olduğu gibi bacaklar biraz ağrı modunda J Kpss’ye gireceğim yer Gazi Üniversitesi yakınında bir
lise, Spor lisesi. Tabi bisikleti, üstündeki eşyaları ve beni gören uzaylı gibi
bakmaya devam ediyor. Sınav çıkışında Çağrı’nın köfte dükkanından erzağımı alıp
Aşti’ye devam ediyorum. Otobüse sorunsuz yüklüyorum diye düşünürken dallamanın
ikisi, yandaki otobüsün sahibi ve şöförü, bisikletime laf ediyor. Neymiş
efendim çizermiş, çekecekmişim. Laf anlatmaya çalışıyorum ama bu adamlarda beyin
olmadığı için bir yerden sonra susuyorum. (Bu arada heybem otobüs tekerine
değiyor, gidon yan duruyor ve değmiyor) Önce Eskişehir’de inecektim ancak
sonrasında duydum ki otobüs Bozuyük’te de duracakmış. Muavine durumu
söylüyorum. (Eskişehir-İnönü: 30 km., Bozuyük-İnönü: 15 km.) Önce aradaki farkı
vermem gerektiğini söylüyor. En fazla 5-10 TL olur diyor. Sonra boş yerlerimiz
var, geç arkaya bir yere otur diyor. Araç hareket ettikten sonra da gelip,
kaptanın 10 TL istediğini söylüyor. Baştan isteseydi ses çıkarmadan verirdim
ancak bir öyle bir böyle demesi canımı sıkıyor. 30 km yola 10 TL para mı
istenir ? Biletimi de alayım diyip veriyorum parayı. Sonra kaptanla konuşuyor
muavin ve paramı geri getiriyor.
Sizlerin de aklında
bulunsun, mutlaka yazılı bir belge isteyin bu gibi durumlar için, yoksa sigara
paralarını bizlerden çıkarıyorlar. Bozuyük’te inince sağolsun bir vatandaş
yardımcı oluyor bana, ön teker ve frenleri takana kadar. Sonrasında da 10
kişilik bir asker grubu. Doğudan gelen askerler acemiliklerini bitirmişler ve
dağıtım için otobüsleri bekliyorlar. Biraz muhabbet edip devam edicem ama bir
tanesinin lafı canımı sıkıyor.
-Alkol alıyo musun ?
+Almıyorum
-Kolunda Atatürk dövmesi var, kesin alıyosundur.
Burada sayılarının yada yaşlarının bir önemi yok,
gerekli cevabı verirdim ama bu lafıyla anladımki çocuk fazlasıyla cahil.
Ayaküstü bir muhabbetle de çocuğu bu cahilliğinden kurtarmamın imkanı yok.
Sadece çok yanlış düşündüğünü söyleyip, hayırlı tezkereler diyip pedallıyorum.
Otogar çıkışında önden gelen sesi fark ediyorum. İnönü’ye gelene kadar birkaç
kere durmama sebep oluyor bu ilginç ses.+Almıyorum
-Kolunda Atatürk dövmesi var, kesin alıyosundur.
Anlıyorum ki ön jant
göbeğinde bir sıkıntı var. Dua ediyorum ki THK’ye kadar gidebileyim. Sonrasında
geniş geniş ilgilenme şansım olacaktır nasılsa. Yolda ilerlerken Akpınar’dan
geçiyorum ve buranın hemen girişinde sağ taraftaki tepelik alanda bir şehitlik
tabelası görüyorum. İnönü Savaşları’nda şehit düşenler için yapılmış olan bir
şehitlik.
Thk’ye
varıyorum. Nöbetçi amir şaşırıyor halime. 2 gün sonrası için olan kursa
geldiğimi söylüyorum. Daha üst birini arayıp haber veriyor. İçeride beni Göksel
(Parlak) abim karşılıyor. (Kendisi de bisikletçi ve
Yelken Kanat Tekamül ekibinden)
Beni koğuşuma götürüyor.
Bir kerelik de bisikletimle giriyorum koğuşa, malum eşyaları taşımak zor olur
diğer türlü. 1 gün sonra öğleden sonra da bu şehitliğe pedallıyorum. Şehitliğin
önünde gördüğüm bisikletli çocuğa soruyorum bisikletimi kilitleyeyim mi diye,
cevabı beni hem rahat hem de rahatsız ediyor. “Gerek yok abi, zaten buraya
gelen giden yok”. Şehitlikten kimlerin haberi var bilemiyorum ama böyle güzel ve
bakımlı olan bir şehitliğe gelenin olmaması yürek burkar bir durum. İçeriyi
dolaşıp duaları ettikten sonra ayrılıyorum buradan.
Burada ilk günler acayip bir
can sıkıntısı baş gösteriyor, çünkü yapacak bir şey yok. Hatta Pazar günü sabah
kahvaltısı sonrasında, bizim genellikle oturduğumuz öğretmen gazinosunu
temizleyip paspas atıyoruz, düzenliyoruz. Ancak aynı gün burayı doldurmaya
başlayan Model Uçak Öğretmenliği Kursu’nun kursiyerleri, sayın hocalarımız,
aynı günün akşamında buraları mahvediyorlar. Hayır yani yaptıklarına bakınca
kaç kere düşündük, acaba nasıl bir nesil yetiştirecekler diye. Daha sonrasında
da Masa Tenisi oynanan katın çevresine zar zor bir ağ bulduk ve buraları
onardık. İnsan boşta olunca yapacak da bir şeyler varsa var gücüyle yapar o işi
J
Neyse efenim 7 Temmuz oluyor ve hocamız
Janberg Hoca hepimizi depoya topluyor. (Normalde isminin Janberg olması
isteniyor ancak nüfus memurunun azizliği üzerine Canberg yazılıyor J) Sayımızda bir eksiklik var. Normalde 23 kişi
olmamız gerekirken orada 10 kişiyiz. 1 kişinin aracı arızalanmış ve geliyormuş.
Sonradan Bayezıt hocamız da bir arkadaşına haber veriyor ve sayımız 12’ye
tamamlanıyor. İlk önce sabah 06:15’te kalktım ve sabah sporunu yaptık Arif (Gökçe)
ve Göksel abilerimle. Sonrasında 07:25 kahvaltı saatimiz. Grup olarak vaktinde
girmeye özen gösterdik kurs süresince. Teorik dersimize 8 Temmuz’da 09:30 gibi
başlıyoruz. . Dersimize ilk olarak Bayezıt hocamız giriyor. Tarihçesine ve
Yelken Kanadın şeklini vs. ondan öğreniyoruz. Öğle yemeği vakti geliyor ve
12:25’te yemekhaneye giriyoruz. Öğle yemeği sonrasında tekrar dersimiz
başlıyor. Bu sefer hocamız; Janberg hoca. Bir süre ders işledikten sonra da
arada video izliyoruz, Janberg hocamızın kendi videosu var. Sanırım pencereden
görüyor Murat Bayçora hocam ve hemen sınıfımıza baskın yapar gibi dalıyor J Janberg hoca perdenin önüne geçiyor, Murat hoca
arkasını dönünce kapatıyor videoyu. Murat hocam tahmin ediyor tabi ne
izlediğimizi. Murat hocayı ve esprilerini bilen bilir J Daha önce kursa gelen var mı ? diye sorunca parmak
kaldırıyorum diğer 2 arkadaşım gibi. İşte o günden beri ben onun hafızasındayım
:-D “Pis Yamaççı” , “Çarşafçı” yada “Yamaşütçü” olarak :-D O günden beri Yelken
Kanatçıların, Yamaç Paraşütçüleri ve Serbest Paraşütçülerle olan ezme
muhabbetini daha iyi anlıyorum. Yamaç Paraşütü yapmış olan sizlerle işimiz var
dedi. Birkaç farktan ötürü bizim bunu yapamayacağımızı söyleyip, gidin siz gibi
laflar edildi J Tabi bunlar işin şakasıydı J Murat hocam bizim bir tane daha hocamız olduğunu,
şu an evlilik izninde olduğunu ve biraz (eliyle deli işareti yapıp) kafa kırıktır
diyor J Janberg hoca da Murat hoca gittikten sonra buna
örnek veriyor. C Tepesine çıkıp, kanadı kurduktan sonra hava bozarsa her şeyi toplayıp geri dönebiliyoruz ama
Hüseyin hocanız hava bozsa da uçar diyor. Katlayıp, araca yükleyene kadar uçup,
yere iner ve toplarım dermiş J Bu arada Murat hocam bir haber veriyor. Eğer
gerçekten iyi olan olursa direk Tekamül ekibine geçilebileceğini söylüyor. Bu
habere seviniyoruz ancak hem pratik azlığı hem de bizim biraz daha süreç olarak
geride olmamız sebebiyle böyle bir şey olmuyor. Bir süre de Murat hocayla ders
işledikten sonra akşam yemeği vakti geliyor ve sınıftakilerin ısrarıyla ders
sonlanıyor. Yoksa biraz daha işleyebilirdik. Ama grup henüz farkında değil
zamanın öneminin. Akşam yemeği vakti 18:25 idi. Akşam yemeği sonrasında ders
bittiği için Janberg hocam’dan izin alıp inönü’ye gidiyorum ancak hocam ben
anlamamış. Ben İnönü’den döndüğüm dakikalarda Murat Hocam da ders işlemeye
karar vermiş J Bana haber gelir gelmez giriyorum derse ve bu
sefer de Murat hocamız Emercensi (Emergency) Durumları anlatıyor. Ses kaydı
serbest deyince kaçırmıyorum bu fırsatı. Yamaç Paraşütüyle ağaca inerken
ellerimizi yumruk yapıp çapraz şekilde koltuk altlarımıza dayarız, atardamarı
dal kesmesin diye. Bunu söyleyip de yelken kanatta yapmıyor muyuz bocam ?
deyince ceva kısa ve net oluyor: “Biz atardamarımızı korumuyoruz J” J, sonrasında da çatıya iniş unutuluyor gibi olunca bir arkadaş hatırlatıyor. Murat
hocanın ona cevabı: “ Düz bi çatı varken eğimli çatıya inmek heralde gene saflık olur, yamaççılar yapar onu” oluyor :-D
Malum sabah sporu, dersler
derken oruç tutmayı bırakıyoruz. Bazı akşam yemeklerinde de Furkan’la beraber
gönüllü olarak yemekhanede yemek dağıtımına yardımcı oluyoruz Yunus Ustaya.
Yunus usta’ya ve diğer mutfak personeline de burada teşekkür ediyorum. Sizlerin
güler yüzüyle beraber yemeklerimizi yudumladık. Bu hiçbir şeye değişilmez.
(Bunun da etkisini kurs sonunda tartıdaki rakamla anlıyorum J 62 kg. girdiğim kursu 15 gün sonunda 67 kg. olarak
bitiriyorum J) Yunus Ustaya ve diğer personele olan yardımlarımız
birileri tarafından farklı algılanıyor ve şikayet ediliyor bu durum tesis
başkanı Osman Bey’e. Osman Bey, giden öğrencilerin anketlere, mutfak
personelinin zorla mutfakta çalıştırttığı gibi saçma sapan şeyler yazılıymış.
Daha öncesinde de konuşmuşluğum olduğu için Osman Bey’e konuyu açıyorum ve
oruçlu oldukları için biz yardım ediyoruz, sizce de mahsuru yoksa yardıma devam
edelim diyorum ama bu konuda konuşmuyor, yeterli personeli aldım siz girmeyin
diyor. Birilerinin yediği hurmalar, suçsuz olan bir insanı belki de işinden
bile edebilirdi. Ve o insan ev geçindiriyor, kaç tane boğaz doyuruyor. Bazı
şeylerin düşünülüp yapılması gerekiyor !
Dersler bitmeden depodan yelken kanat
taşıyoruz idari binanın arkasında gölgelik olan bir alana. Burada Janberg
hocamız bize Yelken Kanadın malzemelerini tek tek tanıtıp, kurulumunu
anlatıyor. Her şey bittikten sonra da herkes teker teker omzuna almaya
çalışıyor. Sonrasında da herkes kuşanıp teker teker yerde kumanda vermeye
çalışıyor. Bu arada da ben noiseman (Burun adamı) görevini yapıyorum. Yani
kanadın rüzgarı fazla alıp devrilmemesi, uçmaması için önde duruyor ve pilotun
hang-check’ini yapmasına yardımcı oluyorum. (Hang-check: Pilotun kanada
bağlayan ve güvenliği için olan bağlantıların kontrolüdür. Bacak kolonlarının
bağlılığı ve sıkılığı, pilotun göğsüyle alt trapez arasındaki yüksekliği,
Kaskın pilotun başında olup bağlı olmasının kontrolü yapıldıktan sonra noiseman
de Karabina ve askı kolonlarına bakar. Bu arada bel emniyet kemeri de bele
deyip bağlanmalıymış. En başta bu kuralı duymadığım için, sonlara doğru Janberg
hoca bu hatamdan dolayı beni oradan alıyor) Bir çok kişi kumandasını
bitirmişti, idari binanın kapısının önünde de Murat hocam belirdi. Eyvah dedik,
buraya gelir o J Geldi de. Herkese kumanda söylüyor, herkes de birkaç
hata ile kumandayı veriyordu. Sıra bana geldi, kuşanıp girdim kanadın altına.
Herkese 1,5-2 saniyede bir komut verirken, bana saniyede 2-3 komut vermeye
başladı J Hafızasında sağlam yer edindim. Herkesin 2 dakika sürdü,
benim 6-7 dakika terlememe sebep oldu J
9. Hatamda; “Hatalarının sayısı 10 olmadan bırakalım bari” dedi ve Allah razı
olsun beni azad etti J O günden sonra anladım ki Murat hocam ve ben birbirimizi
hiç unutmayacağız J (Kursun sonunda Lisans numaramı da aldıktan sonra Murat
hocadan gelen ses: “Seni hiç unutmicam 1006” J oldu)
Hüseyin hocanın geldiği gün grup ikiye
ayrılıyor. 5 kişiye Janberg hoca, 7 kişiye de Hüseyin hoca düşüyor. Biraz daha
hızlı ilerlemesi düşünülüyor herhalde grubun. Ancak sonraki gün Hüseyin hocamı
da biri yada birileri şikayet etmiş, ayrıcalık yapıyor diye. Bunu yapan
düşüncesiz kim bilmiyorum ancak tahmin edebiliyorum. Ayrıcalık yapılmadı
kimseye. Bundan dolayı hocam haliyle biraz bozuldu. Sonraki gün ise tek başına
12 kişiyle beraber bir kaç tur koşturdu Hüseyin hocam. Oruçlu bir halde.
Günler
geçtikçe yapacak bir şeyin olmayışı çok can sıkıcı bir hal alabiliyor. Çünkü
kah rüzgarın ters yönden esişi, kah tekamül grubuyla ilgilenilişinden ötürü biz
bekliyorduk. Bir de belli bir saat verilmiyordu. Her an havada değişiklik
olunca hocalar bana veya başka bir arkadaşımıza haber verir, biz de kendi
aramızda haberleşir ve hemen depoda toplanırdık. Yine bir ders saati sonrasında
Basket maçı yaptık. Kızlı erkekli karışık bir gruptu. Güzel fotoğrafların ve Basket maçımızın yer aldığı slayt buradan ulaşabilirsiniz.
Maç sonunda, yolda
Kaymakam, belediye başkanı, tesisin başkanı yürüyorlardı. Akın abiyi tesis
başkanı Osman Bey’in yanında görünce ben de gittim. Golf sahasından bahsetti
bize. 9 adet delik varmış, dışarıda böyle bir yere sırf giriş parası 50 TL
alırlarmış. Ben de dedim; “Başkanım golf oynamak bize yasakmış, nasıl
oynayacağız ?” Yok öyle bir şey deyip, bunu nerden duyduğumu sordu. Ben de
önceden beri burada duran arkadaşlardan duyduğumu söyledim. Bundan birkaç gün
sonra tesisin içinde karşılaşınca beni görevliye yönlendirip, kendisinin de
geleceğini ve golf oynayacağını söyledi. Hemen mesaj attım bizim ekibe, 3 kişi
katıldı bana. 2 görevli yardım etti, nasıl tutulup, nasıl vurulacağı ile
ilgili.
Başladım vurmaya, bir süre
sonra başkan da geldi, maşallah o da iyi vuruyor J Bir çok denemem sonrasında en fazla tek vuruşta 115-120 m. arasını
gördüm. Bu da iyi bir rakam benim için. En fazla 3 vuruşta 200 m.’ye vurmak
gerekliymiş, sonrasında da delikler arasında oynamaya başlanıyormuş. Başlangıcı
yaptım ya, diğerlerini de sonraki kurs dönemlerimde halledicem bir şekilde.
Toplar bitince de alana yayılıp tek tek topları topladık. Görevli olan Soner
abi de atv motor ile bizlere yardımcı oldu sağolsun J Artık yapacak bir şey bulmuştum ve burada olduğum süre
içinde de devamını getirecektim. He bir de henüz tekamül ekibi eline golf
sopası almamışken, başlangıç ekibinden olan bizlerin golfe başlaması ayrı bir
mutluluktu J
1 haftanın sonunda hafta sonu tatili gelmişti
ve 18 yaşından büyükler evci çıkabiliyordu, ancak 18 yaşından küçükler maalesef
evci çıkamıyorlardı J Cuma günü Eskişehir’e varıp biraz gezindim. İlk
defa o gün yapacak bir şeyler bulamadım ve Eskişehir’de olmaktan sıkıldım .
Cumartesi günü de evci iznine çıkamayan arkadaşlardan bazılarına günübirlik
Eskişehir’i gezdirmeye çalıştım.
Bu arada parktaki vidyoları da atmadan olmaz :D
Odunpazarı evleri, Kurşunlu
Külliyesi içindeki Lületaşı Müzesi, Şelale Park ve merkezi gezdik. Sazova
Parkı’na da gidecektik ancak yoruldu gençler ve haftaya gideriz dedik. (Dedik
ama 1 hafta sonrasında da fazla mesai yapıldı ve hafta sonumuz yendi.
Dolayısıyla da gidemedik) Pazar günü de Alper abi beni Planör (RC)
yarışmalarının, alıştırmalarının yapıldığı Muttalip’teki açık araziye götürdü.
Burada hem RC’lerle ilgili bilgi aldım, hem de Termiği biraz daha iyi anladım.
Bunlar da gerdirme yapılan misinalar. RC Planörlerimiz belli bir irtifaya ulaşınca ufak bir yönlendirme ile bunlar alttaki kancadan çıkıyor ve sonrasında RC Planör artık sizin kumandanıza göre hareket ediyor :)
2. hafta itibari ile de
alçak tepe çalışmalarına başlayacaktık. Alçak tepe çalışmalarına başlamadan
önce hocalar ortaya bir fikir attılar. Bizleri de Tandem uçuracaklardı J Hatta bunun için kura bile çekti hocalar. Ben Janberg
hocaya çıktım. Kurs bitene kadar kah hava kötülüğü, kah tekamül grubunun artık
tek uçmaya başlaması sebepleriyle bizim Tandem uçuşumuz iptal oldu. Yani iptal
olduğu söylenmedi ama yapılacağı da söylenmiyordu. Biz de sürekli heves
ediyoruz, kura da çekilmişti. Sürekli ümitlenip durduk kısacası. Son gün olur
artık diye beklerken o son gün de olmadı.
Alçak tepe çalışmaları için
Yelli Tepe diye tabir edilen yere gideceğimizi sanırken, C Tepesi’nin
arkasında, rakım olarak C’den biraz daha yüksek olan, bir yere gittik. Yerden
en fazla 1-2 m. Havalanabileceğimiz bir yerdi burası. Birkaç gün burada çalışma
yaptık. Bazılarımız burada bol bol çapraz kumanda verdiler J (Çapraz kumanda; vücut ağırlığının tamamını kaydırmadan,
sadece kalçayı ve/veya ayaklarımızı bir kenara kaydırıp, başımızı aynı yerde
tutmamızla oluyor. Böyle olunca da kumanda almıyor yelkenimiz ve aynı yere bodoslama
gidiyor) Malzeme indirip bindirdiğimizde de neşeli zamanlarımız olmadı değil :)
Bir süre oynadıktan sonra
nöbetçi amir bizi uyarıyor, Murat hocayı aramızda görmeden, yatış vaktinin
geldiğini söylüyor. Murat hocam cılız bir sesle “banane” diyor, nöbetçi amir
duymuyor J
Sonra hep beraber koğuşa
giderken bakıyoruz ki planör pistinin orda oturanlar var. Önce bizim koğuşa
gidip tekamülden birkaç kişi topluyoruz. Sonra biz önde Murat hocamız arkada
onların yanlarına gidiyoruz. Bakıyoruz ki bunlar Yamaç Paraşütü Başlangıç Kursu
kursiyerleri. Tekamül olarak şakadan birazcık devrecilik yapıyoruz. Saat kaç
oldu neden gitmiyosunuz koğuşlara ?, Nöbetçi amirin haberi var mı burada
durduğunuzdan ? Murat hoca görse ne der ? gibi azarlar tarzda sorular soruyoruz
J İçlerinden bir
kız, sanırım daha önce yelken kanat başlangıç kursuna da gelmiş, “Ya hiç sorma,
nereye gitsek görüyo bizi Murat hoca. Takip mi ediyo nerden görüyo anlamadım”
diyor. Bu arada biz gülüyoruz tabi. Bir süre sonra bakıyolar ki Murat hoca da
yanımızda J Hep beraber kahkahaları atıyoruz. Sonrasında istikamet
tabiî ki koğuş J Sabahında spora kalkacaktım ancak kalkamadım, Murat
hocanın koğuşa geleceği aklıma gelse de kaldıramadım kendimi. Gözümü açmamla
Murat hocayı koğuş kapısında gördüm. Yatağın hizasına geldiğinde oturur
pozisyona geçmiştim bile. Ama o beni sabah vakti sporda değil de yatakta
otururken gördü ya, ona üzüldüm ve mahçup oldum işte L
Artık Tekamül
ekibimizden de birkaç kişi solo (single) uçuyorlardı. Bu arada İnönü’ye gidip
geliyorum. Döndüğümde bakıyorum ki herkes bi sırılsıklam olmuş, Murat hocamın
elinde hortum, herkesi ıslatıyor J Önce biraz çekim yapıyorum, Bu arada Hüseyin
hocamın tüm yalvarmalarına karşın onu da ıslatıyorlar J Sonra bir daha bu fırsatı bulamam diyip üstümdeki
elektronik eşyayı çıkarıp ben de gidiyorum yanlarına. Nur ablam sağ olsun, “Bu
ıslanmamış, onu da ıslatın” diyince hortum bana yönleniyor. Kuru tek yerim
kalmıyor J ( SPD (Bisiklet ayakkabım) 2 gün kurumadı) Murat
hocanın hortumu tutup da bizleri ıslatma anında yüzünde oluşan ifadeleri
unutamam J
Bizim uçuşumuz olmadığında
biz de C Tepesi’ne çıkıyoruz ve ekibe yardımcı oluyoruz. Bu sırada malzeme
indirilirken Süleyman yelkeni tutamıyor ve ben yakınında olduğum için hemen
tutuyorum. Yelken zarar görmüyor ancak uzaktan Kamil hocamız fark edip geliyor
ve bizlerin yardım etmesini yasaklıyor. Aradan 15-20 dakika geçiyor ve birden
şiddetli bir rüzgar başlıyor. Tekamül ekibinden Murat yelkenden tutuyor ancak
rüzgar yelkeni ters döndürüyor ve o da yelkenle beraber yerden havalanıp diğer
tarafa düşüyor. Çok şükür yaralanmadı. Kamil hocam dedi ya bi kere yardım
etmeyin diye, ben de yardım edemiyorum. Sonra söyledim ve diğer arkadaşlara
yadım etmeye başladım. Hemen topladık yelkenleri ve araca yükleyip, indik aşağıya.
1 gün de
yelkenleri taşıdığımız kamyonete Hüseyin ve Janberg hocalarımız, ben, Furkan,
Gizem, Fatma, Şahika biniyoruz. Tepeye çıktığımızı sanırken, burada rüzgar
istediğimiz gibi olmayınca Çukurhisar’a gidiyoruz. Bir alan bulup kuruyoruz 1
tane yelkeni. Eğim çok çok az, rüzgar çok az, bu yüzden de fazla göğüs basıp
koşmak gerekiyor. Önce Hüseyin hocamız kuşanıp koşuyor. Çalışabilmek için biz
kendimizi yelkene bağlayıp koşuyoruz. Sürüklenenlere tekrar geçmiş olsun J Daha sonra Janberg hoca kamyonetle başka bir yer
keşfetmek üzere gidiyor. Belli bir süre sonra da geri dönüyor.
Bizim uçuşumuz olmadığında
biz de C Tepesi’ne çıkıyoruz ve ekibe yardımcı oluyoruz. Bu sırada malzeme
indirilirken Süleyman yelkeni tutamıyor ve ben yakınında olduğum için hemen
tutuyorum. Yelken zarar görmüyor ancak uzaktan Kamil hocamız fark edip geliyor
ve bizlerin yardım etmesini yasaklıyor. Aradan 15-20 dakika geçiyor ve birden
şiddetli bir rüzgar başlıyor. Tekamül ekibinden Murat yelkenden tutuyor ancak
rüzgar yelkeni ters döndürüyor ve o da yelkenle beraber yerden havalanıp diğer
tarafa düşüyor. Çok şükür yaralanmadı. Kamil hocam dedi ya bi kere yardım
etmeyin diye, ben de yardım edemiyorum. Sonra söyledim ve diğer arkadaşlara
yadım etmeye başladım. Hemen topladık yelkenleri ve araca yükleyip, indik aşağıya.
1 gün de
yelkenleri taşıdığımız kamyonete Hüseyin ve Janberg hocalarımız, ben, Furkan,
Gizem, Fatma, Şahika biniyoruz. Tepeye çıktığımızı sanırken, burada rüzgar
istediğimiz gibi olmayınca Çukurhisar’a gidiyoruz. Bir alan bulup kuruyoruz 1
tane yelkeni. Eğim çok çok az, rüzgar çok az, bu yüzden de fazla göğüs basıp
koşmak gerekiyor. Önce Hüseyin hocamız kuşanıp koşuyor. Çalışabilmek için biz
kendimizi yelkene bağlayıp koşuyoruz. Sürüklenenlere tekrar geçmiş olsun J Daha sonra Janberg hoca kamyonetle başka bir yer
keşfetmek üzere gidiyor. Belli bir süre sonra da geri dönüyor. burada da Hüseyin hocamızın Yelken Kanat ile ilk imtihanını izliyorsunuz, biraz sıkı bağlanmış :D
Herhalde en iyi akşam,
Hüseyin hocamın nöbetçi amir olduğu akşamdı J
Kızlardan birinden bir sms geliyor. Hüseyin hoca gazinoya çağırmış bizim ekibi.
O vakitte, bir de gazinoya çağırması garip geliyor. Gidiyoruz gazinoya ve
bakıyoruz ki masa hazırlanmış. Eşinin o gün doğum günüymüş. Kötü bir bahaneyle
eşini, kendi kardeşi ve yeğenini alıp bizim gazinoya getirdi. Eşiyle gazinoya
girip, “Noluyor orda gençler” demesiyle başlıyor kutlamamız. Önce eşine büyükçe
bir Ayçiçeği veriyor hocam J Asıl çiçek sonra geliyor tabii J Güzelce kutlamamızı yaptıktan sonra dağılıyoruz koğuşa.
Hafta
sonunda da kurs var denildi ancak ben önceden planımı yapmışım, C Tepesi’ne
kamp atıcaktım. Malzemeleri toplayıp, evci iznini yazıyorum ve hedefim doğruca
C Tepesi. Benim sarışın Gizem biraz endişeli, yanındaki Murat da şaşırmış.
Tanımıyolar ki bu deliyi J Pedallamaya başlıyorum. Ana yoldan ayrılıp mucurlu
yola geçince kısa bir süre pedallamaya devam ediyorum ve iniyorum. Bundan sonra
eziyet başlıyor. Ayaklarda Spd, yük dolu bisiklet ve yerler mucur. Kaya kaya
çıkıyorum. Tek isteğim C tepesine varmadan hava kararmasın. Çünkü buralar biraz
fazla in yok cin tabirine uyuyor. Aynı gün araçla çıkarken gördüğüm ve bizi
uzun süre kovalayan davar köpekleri de aklıma geliyor bu sırada. Neyseki yol
çok uzun sürmüyor ve bazen yürümeyle, bazen de pedallamayla geçiyor yol. Hemen
uygun yere atıyorum çadırımı. Bisikletimi kilitliyorum ne olur ne olmaz diye.
Hava kararmadan önce yemeğimi yapıp yiyorum ve birkaç kare fotoğraf çekiyorum.
Aşağıda görünen yer de THK İnönü Eğitim Merkezi
Bir de video çekiyim dedim, ufak bi bilgilendirme videosu :)
Bu kadar çok Cb bulutlarının toplanmasından da korkuyorum açıkçası çünkü ciddi bir yağmur ve fırtına beni bekliyor. Ancak korktuğum başıma gelmiyor, ne yağmur oldu ne de fırtına :) Sonrasında yapacak da bir şey olmadığında yatışa geçiyorum. Tabiki uyuyana kadarki şiddetli rüzgar sesini, oldukça yoğun Cb bulutlarını ve köpek ulumalarını hafızamdan silemem J
C Tepesi'nden THK İnönü Eğitim Merkezi'ne dönüşüm
Artık kurs bitimine 1 gün
kaldı ve yapacak bir şey bulamıyorum. Depoya gidip temizlik yapıyorum ben de.
Temizlik sebebiyle Murat hocam ikide bir yer değiştiriyor ve en sonunda bunalıp
dışarı çıkıyor J Temizlikle hocamı depo dışına kovmuş gibi oldum
ama olsun artık J Arada da gelip fındık kırıp, ayıklıyor bizim için Murat hocam :) Daha sonra da bakıyorum saha çalışması yaptığımız
yerde bir microlight var, gidiyorum
yanına. Bakıyorum Hüseyin hocamınmış. (Microlight; Yelken kanat gibi ancak
oturma yeri var ve arkada motoru var. Yani düz bir alandan da kalkabileceğiniz
bir alet. Eskiden burada da kursları veriliyormuş ancak şu an Efes’teymiş
kursu) Hani her evin önünde bir araba olur ya, Hüseyin hocamın evinin önünde de Microlight var J
Son günde de temizlik yapıp
Sertifikalarımızı ve Lisanslarımızı hazırlıyoruz depoda. Akşam olmadan da
brifing salonunda toplanıp vedalaşmalarımız başlıyor. Önce Murat hocamız
sırayla brövelerimizi takıyor bize J Murat hocam birkaç kere denese de canımın yanmaması
için uzakta duruyorum. Benden önceki ve sonraki birkaç arkadaşa yanlışlıkla !
batıyor brövelerin iğnesi J
En son çekilen toplu
fotoğraflarımızın ardından gidecek arkadaşlarla vedalaşıyoruz. Ne sıkıntı, ne
problem olmuşsa da şu 2 hafta içerisinde, yine haklar helal ediliyor işte…
Yelken Kanat Başlangıç Lisansımı da alıyorum bu arada :)
Benim sarışın diye
takıldığım Gizem’in gideceği minibüs gelmeden birazcık ağlatıyoruz onu J Bir daha kim bilir ne zaman görüşürüz diyorum ama
nerden bilirdim ki 15 gün sonra onu teee Akçay’da göreceğimi J
Tatilde de onunla görüştüm
ve halasıyla tanıştım. Akşam oturduğumuz yerde halası ve ben muhabbet ederken
bir an baktım bizim sarışın yabancı insan gibi çekilmiş kenara bize bakıyor J Muhabbet güzel, manzara deniz kenarı zaten mis
gibi, muhabbette de THK ve kurslar olunca muhabbet bitmiyor. Gece 2 sularında
ayrılmak zorunda kalıyoruz. Bu muhabbet bitmez, ileride de görüşmek dileğiyle…